borçlu — sf. 1) Borcu olan, borç almış olan, verecekli, medyun Merhumu borçlu yatırmak istemezmişiz elbet. Y. Z. Ortaç 2) mec. Manevi bir yükümlülük altında bulunan Hayatımı ona borçluyum doğrusu. A. Ş. Hisar 3) mec. Bir şeyi birinin yardımıyla elde etmiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
borçlu bulunmak (veya olmak) — (birine) borçlu duruma düşmek Dehasını, geçirdiği sara nöbetlerinin şokuna borçlu bulunuyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
borçlu çıkmak — görülen hesapta vereceği kalmak Para muamelelerinden borçlu çıkmıştı. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
borçlu ölmez, benzi sararır — borç kişiyi öldürmez, ancak hasta edecek kadar üzer anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilenciye borçlu olma, ya düğünde ister ya bayramda — çıkarından başka bir şey düşünmeyen kimse ile ilişki kurma, seni nerede rahatsız edeceği belli olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
selam verdik, borçlu çıktık — küçük bir ilgi gösterdik, üzerimize büyük bir iş yüklendik anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayatını (birine) borçlu olmak — 1) biri tarafından ölümden kurtarılmış olmak 2) birinin yaşamı bir başkasının desteği ile sağlanmış olmak Bu hayatımı ağabeyime borçluyum … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜSTE'RİB — Borçlu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kefil olmak — borçlu borcunu ödemediğinde veya bir kimse verdiği sözü yerine getirmediğinde bütün sorumluluğu üzerine almak Kefil olmak istediğiniz adamı evvela benden soracaksınız. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bin tasa bir borç ödemez — borçlu ne denli üzülürse üzülsün borç sıkıntısından kurtulamaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek — borçlu ve dertli bir biçimde yaşanılmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, onulmaz dertten kurtulmanın çıkar yolu ise ölmektir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük